23 Aralık 2008
seyyah tıkacı çıkar
ÖYKÜ IRMAKLARI OKYANUSU kaynağının ya da pınarının Ay'ın Güney Kutbu'nun yakınlarında olduğu söylenir. Öykü Irmakları ise kutuptan kuzeye akar. Okyanusun suları zaman zaman kirlenir, koyulup ağırlaşır, ağdaya benzer. Göründüğü kadarıyla bu durum, ara sıra ortaya çıkan ve öykülerin serbestçe akmasını önleyen bir tıkaçtan kaynaklanmaktadır. Okyanusu geçmeye çalışan seyyahlar, suları temizlemek ve bütün öykülerin, en eskilerinin bile, yeniymiş gibi tat vermesini sağlamak için tıkacın çıkarılması gerektiği konusunda uyarılır. (Salman Rushdie, Haroun and the Sea of Stories, Londra, 1990)
20 Aralık 2008
ne denli çok gidersem...
ÖNCEKİ GÜNÜN ADASI
adını, ziyaretçilerin mekan içinde, zamanın ölçülebileceği belli bir nokta belirleyememeleri ve bu yüzden de adanın şimdiki zamanda yazılamamasından alır. Önceki Günün Adası'na seyahat etmeyi planlayan ziyaretçiler, adaya çıkmalarına izin verilmeyeceğini, ancak koyunda demirlemiş, Daphne adlı, tam teşekküllü bir gemiden ona bakmakla yetineceklerini bilmelidir. Ada eğitimsiz göze solgun görünebilir, doruğuna bir yün parçacığı tutturulmuş gibidir.
Portakal renkli kuşun bu adalarda görülmesine rağmen, aslen Süleyman'ın Adası'ndan geldiği söylenir. Çünkü bu yüce kralın Şarkı'sında, şafak gibi yükselen, güneş kadar parlak, kanatları gümüş kaplı ve ışıl ışıl bir kumrudan bahsedilir.
Ziyaretçiler gördükleri adanın, başkalarının gördüğüyle aynı ada olmayabileceğini bilmelidir, çünkü peyzaj da her ziyaretçinin kendi dünya tecrübesini yansıtıyor gibidir. (Umberto Eco, La isola del gierno primo, Milano, 1994)
18 Aralık 2008
Afortunada uçmayı öğreniyor
Todas las tardes se reunen las gaviotas frente a la estación del tren: Allí repasan sus amores. En su libro de memorias dos flores de sándalo: una señala la página de los puentes, otra la de los suicidas. Y tambien guardan una fotografía del mendigo que, hace tiempo, transportaba los despojos del mercado. Pero su pequeño corazón -que es el de los equilibristas- por nada suspira tanto como por esa lluvia tonta que casi siempre trae el viento, que casi siempre trae el sol. Por nada suspira tanto como por el inacabable (cabalé, cabalá), continuo mudar del cielo y de los días. (Bernardo Atxaga, Las Gaviotas)
17 Aralık 2008
16 Aralık 2008
just do it
every time you do "it" you are not sure if "it" is really "it". "it" will never ever possessed by anybody.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)