Istanbul 2006
23 Aralık 2009
iki bin altı
I. canın sevişmek istiyor mu? fark eder mi kadınım? II. gitmek için sebep öyle çoktu! ki ben kalmayı seçtim. III. kapıyı çaldım açtı o sen misin dedim o kim dedi bilmiyorum dedim IV. olmakla olmamak arasında çekingen vücutlarımız olmaya korktular. dokunmaya korkmak gibi. V. pişmiş killi toprak şekillensin parmaklarımda şurada kıvrımlarım olsun ötede açıklarım "bir şey" aksın uçlarımdan gözbebeklerim kocaman VI. uçur beni beyaz at iplerin ellerimde sağa git sola git dur uçur beni beyaz at lı prensim yok ama uç uç uç at VII. FİKRET MUALLA tüm çizdikleri Hale mi? yoksa tüm kadınlar Hale mi? VIII. sıkıntı...ıkıntı... ıkıntı...sık-ıntı...ıkın-tı düşün...düşün...düşün... düş-ün...düşü-düşün utantı...utantı...utantı... ut-antı UTAN-tı ... IX. DICHOTOMY suffering from a wrong vs. doing a wrong logos vs. eros appearance vs. reality episteme vs. doxa theoretical thinking vs. mythological thinking immanent vs. trancendental might makes right vs. right makes might world of appearance vs. intelligible world yazar ishali vs. yazar kabızı X. OLUMSUZLAMA bugündü. dün değil. bir yabancı selam verdi. bir tanıdık değil. arkadaşlarla oturuyorduk. kedilerle değil. içerideydik. bahçede değil. yabancı uzaktaydı. yakında değil. kafasını sola döndürdü. sağa değil. gülümsedi. yalan değil. ben bir şey yapmadım. neden bilmiyorum. yabancıyla tanışmak istemediğimden değil. XI. ACIYANIN HAZ DUYMASI Hrant Dink'in katledildiğini görmek ne korkunç! Hrant Dink'in katledildiğini görerek insancıllık duygularına kapılmak ne iyi!
iki bin beş
I.
doktor bey la dedi sol dedi çargah dügah açık kapalı neva dedi kaba dedi tiz dedi ses yok! aşk var mı? aman doktor canım doktor derdime çare doktor II. kaydırağın tepesinde bacaklarını açmış. oturuyor. kendimi sol omuzuna yaslıyorum. dolunay var. ben dolunayı severim. o sevmezmiş. söylüyor. başını çeviriyor. öpüyor. yanaklarıma sakalları batıyor. III. İETT asfalt yağmurla yıkanmış gözlerim beyaz çizgide ilerliyor içeride bir yığın insan birbirini tanımayan bir yığın insan IV. - yola çıkmak öyle güç ki! - yolda olmayı denesen bir de sonra nasılsa yola da çıkarsın - peki gideceğim yer belli değilse? - belli olmasın. olsa neden çıkasın ki yola? göreceğin ne var orada? V. mikrofona bağıra bağıra şarkı söylediğini duydum. olamaz dedim. o benim hayalimdi.
Istanbul 2005
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)