03 Şubat 2023

Ölümsüzler 

"Don Guillermo okuduklarının ışığında beş duyunun gerçekliğin algılanmasını önlediği ya da çarpıttığı ve bunlardan kurtulabilseydik, dünyayı olduğu gibi, -sonsuz ve zaman dışı haliyle görebileceğimiz sonucuna varır. [...] Eşyanın ebedi örneklerinin ruhun derinliklerinde yattığı ve Yaradan'ın bize bahşettiği algılama organlarını grossa moda birer engel olduğunu düşünmeye başlar. Bunlar dış dünyada varolan her şeye karşı bizi kör eden, aynı zamanda da dikkatimizi saptırarak içimizde taşıdığımız görkemi gözardı etmemize yol açan kara gözlüklerden başka bir şey değildir."

Jorge Luis Borges, Yolları Çatallanan Bahçe 

Yolları Çatallanan Bahçe 

"Korkunç bir işe kalkışan kişi bunu çoktan tamamlayıp bitirmiş olduğunu düşünmeli, geçmiş kadar geriye döndürülemeyecek bir gelecek olduğu düşüncesini kendine kabul ettirmeli."

Jorge Luis Borges, Yolları Çatallanan Bahçe 

Gizli Mucize 

"O zaman, gerçeğin çoğunlukla bizim gerçek hakkındaki beklentilerimizle örtüşmediğini düşündü; kendine özgü bir mantıkla, belli bir duruma ilişkin bir ayrıntıyı önceden kestirmenin, onun gerçekleşmesini önlemek demek olduğu sonucuna vardı. Bu cılız büyüye dayanarak, sırf gerçekleşmesinler diye en korkunç ayrıntıları gözünün önüne getirdi.

[...]

İnsanların rüyalarının Tanrı'ya ait olduğunu hatırladı; Maimonides rüyalarda duyulan sözlerin, açık seçik duyuldukları ve onları söyleyen, göze görünmediği takdirde, Tanrı sözü olduklarını ileri sürmüştü."

Jorge Luis Borges, Yolları Çatallanan Bahçe 

Zahir 

"Bir ölüyü bekletirken, çürüme sürecinin cesede eski yüzlerini kazandırdığı görülür.

[...]

'Oxymoron' diye adlandırılan benzetme türünde, sözcük önüne onun karşıtı gibi görünen bir sıfat konularak nitelendirilir; bu ilke uyarınca agnostikler kara ışıktan, simyacılar da kara güneşten sözetmişlerdir.

[...]

"Uykusuz, büyülenmiş gibi, neredeyse mutlulukla, cisimsel varlığı paradan daha az olan bir şey bulunmadığını düşündüm, çünkü, aslına bakılırsa, her bir madeni para, (diyelim yirmi centavo değerinde bir para) içinde gelecek zamanları barındırıyor. Para soyuttur, diye tekrarladım; para gelecek zaman kipidir. Banliyöde bir gece ya da Brahms'ın bestelediği müzik olabilir; haritalar, satranç ya da kahve olabilir; bize altını hor görmeyi öğreten Epiktetos'dan çok daha değişkendir o. Önceden kestirilemeyecek zamandır, Bergsoncu zamandır, Müslümanlığın ya da Stoacıların değişmez zamanı değildir. Gerekirciler dünyada, ancak bir eylemin, yani gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli olmayan bir eylemin varolduğu düşüncesine karşı çıkarlar; madeni paralar insanın özgür iradesinin simgesidir. (Bu 'düşüncelerin', Zahir'e taban tabana zıt bir akıl oyunu ve onun iblisçe etkisinin başlangıcı olduğu aklıma gelmedi.)

[...]

Zahir'e duyulan inanç İslam kökenliydi ve 18. yüzyılda başladığı anlaşılıyordu. [...] 'Zahir', Arapça'da "adı belli", "gözle görülür" anlamına geliyordu; bu anlamıyla Allah'ın doksan dokuz adından biriydi ve halk (Müslüman bölgelerde yaşayanlar) bu sözcüğü "unutulmaz olma denilen o korkunç özelliğe sahip olan ve imgesi sonunda delirten varlık ya da nesneleri" tanımlamak için kullanıyordu. [...] 1832 sıralarında Büy Kentinin dış mahallelerinde delilik ya da azizlik anlatmak üzere kullanılan, pek duyulmamış bir deyim çalınmış Taylor'ın kulağına; "kaplan görmüş gibi"...Taylor'a sözü edilen kaplanın, ömrünün sonuna kadar aklından çıkaramayacağı için, görenin -bir defa da olsa- yıkımına neden olan büyülü kaplan olduğunu söylemişler. Birisi, bu bahtsızlardan birinin Maysur'a kadar kaçtığını, orada kaplanın resmini bir sarayın duvarlarına çizdiğini söylemiş. Yıllar sonra Taylor, krallığın hapistanelerinin duvarlarını gözden geçiriyormuş; Nittur'daki bir hapishanede vali, ona, duvarları, tavanı ve tabanı bir Müslüman dervişi tarafından zamanın silmeden önce yumuşattığı vahşi renklerde boyanmış bir çeşit "uçsuz bucaksız kaplan" resmiyle kaplı bir hücre göstermiş. Bu kaplan, bakanın başını döndürecek kadar çok sayıda kaplandan oluşuyormuş; yol yol kaplanlarla, nokta nokta kaplanlarla doluymuş, denizleri, Himalayaları, baktıkça içinde daha çok kaplanlar olduğu görülen orduları varmış. 

[...]

Sufiler Tanrı'da yitip gitmek için kendi adlarını ya da Tanrı'nın doksan dokuz adını, anlamsızlaşıncaya kadar tekrarlar. Bu yoldan gitmek istiyorum. Belki de ancak tekrar tekrar aklıma getirmek yoluyla Zahir'i tüketip bitireceğim sonunda. Belki de o paranın ardında Tanrı'yı bulacağım."

Jorge Luis Borges, Yolları Çatallanan Bahçe