31 Aralık 2009

bugün tanımadığım bir

bugün tanımadığım bir kuzey şehrinin sokaklarında yürüdüm. yalnızdım. kuş kadar hafiftim. balık kadar şeffaftım. sokaklar nereye çıktıysa yürüdüm. ne aradım? ne buldum? kendimi kaybedip kaybedip.
.
tren çüfü
.
bilmem seni mi özledim? yanımda olsaydın her sokak adımımda sana neler anlatırdım? sen nasıl şaşırırdın? gülerdin. kızardın. üzülürdün. umursar mıydın?
.
çüf çüfü
.
kuzeye bakan pencerede hava kararmış ince ince bir yağmur tutturmuş karşıki evin balkonunda dikilmiş kuzey pencereme bakan kuzeyli adamın neler düşünüyor olabileceğini düşündüm. yazan kişinin kara çerçeveli gözlükleri ve ateş kırmızısı dudaklarıyla kuzeyden bakınca nasıl göründüğünü bilmek istedim. kendimden çıkıp ayrılıp.
.
sonbahar kokusu. sesi yanık bir kadının kokusu değil.
.
geçiciliği geçirmek dindirmek için Ikea kilim-battaniye-mum, ikinci el seramik küllük-bakır kutu yerleştirir mi beni olduğum odaya bu sandalyeye?
.
çocukların kargaların dili yok.
.
bugün eylülün kaçıydı? yandaki taburede yığılı kitapların arasında takvim olabilirdi. elimi uzatmaya üşendim. hava bungundu. nem bungunu değil de kara bulutların bungunluğu. sabah kuzeye dönmüştüm. insan nereye dönerdi? dönüş tanışık olunana, alışkanlığa, dinginliğe, yerleşikliğeydi. sabah şaşkınlığa dönmüştüm. gellere. gitlere.
.
bundan bir önceki gece de gece yarısını az geçmiş ben şehrin en kalabalık caddesinde insanlar ellerinde sigara ve bira topuklarım sokağın taşlarına vura vura sarhoş kahkahaları bastırıyor yaban domuzları gibi dikime yürüyorum. kuzeyli bir kadın sesleniyor. birlikte yürüyelim diyor. korkuyorum diyor. beni takip ettiğini düşündüğümü düşünüyor. tecavüz edilebileceğimi kuruyor. köşe başında ayrılıyor. topuklarım sokağın taşlarına vura vura sessizliği pekiştiriyor. kendimi kuruyorum. kuzeyli bir adamın.
.
güneyde neler olup bitiyor?
.
ben kendimi ...'da sigara içen siyah saçlı kadın hayal ettim.
.
öğleden sonra bir şehir parkını gezip göleti görüp gölette ördek yeşilini
gün doğarken yazdığım hayal neden olmasın?
Lund

25 Aralık 2009

güneyden gelen adama ya da deprem

sen beni ne sanıyordun şimdi uyuduğumu belki kuzeyli adamın birinin kollarında ya da uyumadığımı da ne yaptığımı
sen öyle kendine güvenmiş bıyıklarınla otururken ben kendimi miss universe sanıyordum gözlerini alamamıştın tüm gece güzelliğimden
orada bütün sarhoşlar sallantıda yığınlar dengesizce dikilirken sen ay ışığını arkana almış kapı gibi dağ gibi dimdiktin
gece tren gelmişti sen gitmiştin
ben sarsılmıştım sen öyle sarsılmaz durunca
sen merak ediyordun ben burada oturmuş gecenin bir vakti sen yastığın altına kafanı çekmişken neler yazıyordum
bu benim boşluğumdu bana aitti bendi
Lund

23 Aralık 2009

iki bin altı

I.
canın sevişmek istiyor mu?
fark eder mi kadınım?
II.
gitmek için sebep öyle çoktu!
ki ben kalmayı seçtim.
III.
kapıyı çaldım
açtı
o sen misin dedim
o kim dedi
bilmiyorum dedim
IV.
olmakla olmamak arasında çekingen vücutlarımız
olmaya korktular. dokunmaya korkmak gibi.
V.
pişmiş killi toprak
şekillensin parmaklarımda
şurada kıvrımlarım olsun
ötede açıklarım
"bir şey" aksın uçlarımdan
gözbebeklerim kocaman
VI.
uçur beni beyaz at
iplerin ellerimde
sağa git sola git dur
uçur beni beyaz at
lı prensim yok ama
uç uç uç at
VII.
FİKRET MUALLA
tüm çizdikleri Hale mi?
yoksa tüm kadınlar Hale mi?
VIII.
sıkıntı...ıkıntı...
ıkıntı...sık-ıntı...ıkın-tı
düşün...düşün...düşün...
düş-ün...düşü-düşün
utantı...utantı...utantı...
ut-antı
UTAN-tı
...
IX.
DICHOTOMY
suffering from a wrong vs. doing a wrong
logos vs. eros
appearance vs. reality
episteme vs. doxa
theoretical thinking vs. mythological thinking
immanent vs. trancendental
might makes right vs. right makes might
world of appearance vs. intelligible world
yazar ishali vs. yazar kabızı
X.
OLUMSUZLAMA
bugündü. dün değil. bir yabancı selam verdi. bir tanıdık değil. arkadaşlarla oturuyorduk. kedilerle değil. içerideydik. bahçede değil. yabancı uzaktaydı. yakında değil. kafasını sola döndürdü. sağa değil. gülümsedi. yalan değil. ben bir şey yapmadım. neden bilmiyorum. yabancıyla tanışmak istemediğimden değil.
XI.
ACIYANIN HAZ DUYMASI
Hrant Dink'in katledildiğini görmek
ne korkunç!
Hrant Dink'in katledildiğini görerek
insancıllık duygularına kapılmak
ne iyi!
Istanbul
2006

iki bin beş

I.
doktor bey la dedi sol dedi
çargah dügah açık kapalı neva dedi
kaba dedi tiz dedi
ses yok!
aşk var mı?
aman doktor canım doktor
derdime çare doktor
II.
kaydırağın tepesinde
bacaklarını açmış. oturuyor.
kendimi sol omuzuna yaslıyorum.
dolunay var. ben dolunayı severim.
o sevmezmiş. söylüyor.
başını çeviriyor. öpüyor.
yanaklarıma sakalları batıyor.
III.
İETT
asfalt yağmurla yıkanmış
gözlerim beyaz çizgide ilerliyor
içeride bir yığın insan
birbirini tanımayan bir yığın insan
IV.
- yola çıkmak öyle güç ki!
- yolda olmayı denesen bir de
sonra nasılsa yola da çıkarsın
- peki gideceğim yer belli değilse?
- belli olmasın. olsa
neden çıkasın ki yola?
göreceğin ne var orada?
V.
mikrofona bağıra bağıra
şarkı söylediğini duydum.
olamaz dedim.
o benim hayalimdi.
Istanbul
2005